

OTOMOTİV DİSTRİBÜTÖRLERİ DERNEĞİ, 2022 100. SAYISINDA YAYIMLANAN RÖPORTAJIM:
- Türkiye ekonomisinin 2022’nin ikinci yarısında nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz?
Genel bir öngörüde bulunabilmek için birkaç göstergeyi bir arada düşünmek önemli olacaktır.Enflasyon açısından baktığımızda son iki yıldır enflasyonun yükselen bir seyir izlediğini görüyoruz. 2020 yılının ortalarından itibaren daha düşük hızda ilerleyen enflasyon, 2021 yılının Kasım ayından itibaren büyük bir kırılma göstererek artan oranda ilerlemektedir. En fazla artışlar ulaştırma, gıda ve eşyası gibi temel ihtiyaç harcamalarında yaşanmaktadır.
Büyüme oranlarına baktığımızda pandemi sonrası baz etkisinin etkili olduğunu görebiliyoruz. Mal ve hizmet üretiminin artması ile birlikte 2021 yılında büyüme hızı çift haneli rakama ulaşmıştır. 2022 yılı ilk çeyrek dönem büyümesi ise TÜİK verilerine göre % 7.3 olarak gerçekleşmiştir.
Dış ticaret açısından değerlendirdiğimizde ise, pandemi döneminde ihracat azalmış, 2020 yılında 2019’a göre hem cari açık hem de dış ticaret açığı artmıştır. 2022 yılını 2021 yılının Ocak-Nisanı ile karşılaştırdığımızda benzer şekilde cari açık ve dış ticaret açığının arttığı gözlenmektedir.
Döviz piyasasında gelişmeler açısından değerlendirdiğimizde (USD/TRY) 2018 yılından bu yana doların değerinin Türk Lirası karşısında arttığını, bu durumun pandemi döneminde de devam ettiğini Ağustos 2021 den itibaren de hızlı bir yükseliş seyrine girildiği görülmektedir.
Sadece bu analizlerden yola çıkarak, Türkiye ekonomisinde 2022 son altı ayında büyüme pozitif olarak gerçekleşse bile, fiyatların artmaya devam edeceği, dış ticaret açığı ve ulusal paranın değer kaybının devam edeceği öngörülebilir.
- 2022’nin ikinci yarısında ekonomik açıdan ülkeyi bekleyen olumlu/olumsuz faktörler sizce neler olacaktır?
Mal ve hizmet üretimi açısından büyümede olumlu bir seyir gözlenmesine karşın, dış denge üzerinde bu durumun olumlu etkisinin gözlenmesi yakın zamanda mümkün gözükmüyor.
Teorik olarak ulusal paradaki değer kaybının dış ticaret dengesi üzerinde olumlu seyir izlemesi beklenir. Ancak paradaki hızlı değer kaybı, aynı hızda dış ticaret üzerinde etkili değil. Değer düşüşlerinin olumlu etkilerinin hemen yansımasa bile belli bir zaman sonra yansıması beklenir. Ancak ulusal paradaki değer kaybının dış denge üzerinde olumlu etkileri çok yansımamış görünüyor ve ithalat artmaya devam ediyor. Bazı ürünler açısından dışa bağımlı olmamız dış dengenin sağlanması konusunda finansal otoriteleri zorluyor.
Enflasyon açısında bakacak olursak, enflasyonun beklenmedik şekilde hızla yükseldiği görülmektedir. Bu durum bireylerin satın alma güçlerinin düşmesine ve sosyal huzursuzlukların/olumsuzlukların artmasına neden olabilir.
Gençlerin iş bulma konusundaki güçlüğü belki en olumsuz faktörlerden biri olarak karşımıza çıkacaktır. Şimdilik gençler bunu eğitimlerini öteleyerek (yüksek lisans ve doktora programlarına başvurarak) geçiştirmeye çalışsalar da genç işsizliği sorunu devam edecek gibi görünüyor.
Ancak, ülkenin önemli kaynaklarından biri olan turizm gelirlerinin bu dönem artış gösterebileceği düşünüldüğünde turizm gelirlerinde, genel olarak ülke gelirinde bir artış beklenebilir.
Yine otoritelerin dijital ekonominin yaygınlaştırılmasına ilişkin çabaları ve iş dünyamızın bu konudaki hassasiyeti -özellikle otomotiv sektöründe- üretimin artmasında ve katma değeri yüksek ürünlerin geliştirilmesinde önemli olacaktır.
- Yaşadığımız pandeminin ardından Türkiye ekonomisi bu süreçten nasıl etkilendi, dünya ile kıyasladığımızda ülkemizin bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ekonomisi de diğer ülkeler gibi pandeminin olumsuz etkilerini yaşayan ülkelerden biri oldu ve ekonomimizde yaşanan volatil sürecin nedeninin bir kısmını da pandemiye bağlayabiliriz. Dünyadaki üretim ile birlikte ülkemizde de işyerlerinin bir süre kapalı kalması, seyahat yasakları, dışarı çıkma yasakları mal ve hizmet üretiminin azalmasında etkili olmuştur.
Pandemi ile birlikte aynı zamanda küresel değer zincirleri olgusu da sorgulanmaya başlanmıştır. Hem fiziki hem de dijital dünyada önemli olan küresel değer zincirleri, büyük bir şok karşısında üretimlerini devam ettirememeleri ülkelerin üretimlerinin bir kısmını kendi içlerinde yapma düşüncesini yeniden tartışmaya açmıştır. Örneğin Çin’den hammadde ve ara malı tedarik eden pek çok ülkede üretim aksamıştır.
Küresel değer zincirinin bir parçası olan otomotiv sektörü de pandemiden olumsuz etkilerinden payını almıştır. Dünya otomotiv üretimi düşmüş, düşüşler özellikle hem ABD hem de Avrupa piyasasında yaşanmıştır.
Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizin de ulusal parasının değeri, dolar karşısında düşmüş, yabancı paralar karşısında alım gücü azalmıştır.
Hanehalkı harcamaları azalmış, ulaşım, seyahat ve eğlence sektörü hizmetleri gerçekleştirilememiştir. Eğitim hizmetleri aksamış, evden çalışma yaygınlaşmıştır. Tüm yaş grupları evde kapalı kalmanın sendromunu üzerinde hissetmiştir. Hem dünya çapında ve ülkemizde pandemiden olumsuz etkilenen bir diğer grup da küçük işletmeler olmuştur.
Sağlık sektörü kurumları ve hizmet verenler de pandeminin olumsuz etkilerini üzerinde hissetmişlerdir. Bir yandan bilinmeyen ile baş etme çabası, diğer yandan ailelerinden uzak kalış dirençlerinin azalmasına neden olmuştur.
Bu sürecin belki de olumlu etkisi (her kriz aynı zamanda bir fırsattır deyişiyle) “dijital ekonomi”nin farkına varılmasıdır. 2000 yılının başlarından itibaren ülkemizde internet alt yapı hizmetlerinin yaygınlaştırılmasına, kullanıcı sayısının artmasına ve dijital okuryazarlık konusunda çalışmalar yapılmış olmasına rağmen bir şekilde şirketler –hepsi değil tabi—ve bireyler (özelikle 50-55 yaş üzeri) dijitale uzak kalmışlardır. Pandemi ile dünya ekonomilerinde dijital ekonomi çalışmaları hız kazanmış, yeni iş modelleri gelişmeye başlamış ve yeni istihdam olanakları açılmıştır.
- Pandemiyle geçen iki yılın ardından bugün dünya ekonomilerinin ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Pandemi, bugün dünya ekonomilerini daha öncesine göre bambaşka bir dünyaya taşıyacak stratejik bir dönüm noktası oluşturdu. Devamlı hareket halinde olmaya böylesine alışmışken bir anda her şeyin durması tüm dünyayı şaşkınlığa uğrattı. Ülke ekonomilerinin yeni döneme adapte olmaları geç olsa da dijital sektörün, dijitalleşmiş ekonominin varlığı süreci biraz daha az zorlukla geçirmeyi sağladı.
Ancak yoksulluk konusu pandemi sonrasında da ülkelerin gündemi olmaya devam ediyor. Türkiye’de de yükselen enflasyon, yoksulluk karşısında alınan politikaların etkisini azaltıyor.
Pandeminin etkisini azaltmak için uygulanan genişletici politikalar da, dünyada enflasyonun yükselmesinde etkili olurken, faiz oranı artışlarını da beraberinde getiriyor.
Sonuç olarak, çok fazla değişkenin olduğu, ülkelerin genel ekonomik dengesini sağlayamadığı nihayetinde geleneksel politika araçlarının istenilen düzeyde etkili olamadığı bir dönemden geçiyoruz. Kompleksite ekonomisinin varlığı, yeni ekonomide politika araçlarının da farklılaşmasını gerekli kılıyor. Tamamlayıcı, bütünleyici her ülkenin kendi ekonomik özeline uygun ama bir o kadar da küresel işbirliği içinde politik kararların uygulanması gerekiyor.
- Döviz kurlarında hareketliliğin önümüzdeki dönemde devam etmesini bekliyor musunuz?
Finansal istikrarsızlık devam ettiği sürece piyasalardaki dalgalanmalarda devam edecektir. Döviz kurunda istikrarın sağlanması finansal istikrarın sağlanmasına bağlıdır. Zira finansal istikrar gerek küresel anlamda gerekse ülkeler bazında finansal sisteme karşı sürdürülebilir bir güven oluştuğunun açık göstergesidir. Henüz tam olarak bu güvenin yerleştiğini göremiyoruz. Faiz oranları ve varlık fiyatlarındaki değişimler, cari dengesizlik, diğer makro ekonomik nedenler ve kripto para piyasasında oluşan finansal riskler sürdürülebilir bir finans politikasının oluşmasına izin vermiyor.
- Dolar, Euro, enflasyon ve altın gibi veriler konusundaki beklentinizi paylaşabilir misiniz?
Dolar, euro ve altın gibi varlık fiyatları genelde üç faktörden etkilenir: Arz-talepten, dalgalanma korkusundan ve faiz oranlarındaki değişimlerden. Piyasalarda sürekli bir varlıktan diğerine geçiş söz konusu olmakta, volatilite artmaktadır. Yatırımcı için belirsizlikler devam etmektedir. Bu nedenle de piyasalarda oynaklık olduğu sürece de bu ve benzeri varlık fiyatlarının öngörülebilir olması zorlaşır. Ama genel olarak bir şey söylemek gerekirse biraz önceki değerlendirmelerden de yola çıkarak yıl sonuna doğru yükselmeye devam edeceği söylenebilir.
- Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?
Otomotiv sektörü, ülke ekonomileri üzerinde etkilerini daha hızlı gösteren sektörlerden biridir. Sektördeki canlanma piyasada hemen hareketlilik yaratmakta sadece sektörde değil diğer sektörleri de olumlu etkilemektedir. Ancak, otomotiv üretiminde gerilemede aynı hızda piyasalarda geri çekilmelere neden olmaktadır. Türkiye deneyimi de bu yöndedir. Türkiye’de otomotiv sektörü pandemi sonrası talep olmasa da arz şoku ile karşı karşıya kalmıştır. Sonrasında yaşanan çip krizi de üretim üzerindeki etkiyi artırmıştır. Ancak yine de otomotiv sektörünün 2021 yılında olumlu seyir izlemesi ülke ekonomisinin üretimi üzerindeki pozitif beklentileri ve iyimser havayı artırmıştır. 2022 yılının ilk yarısında ise temel ekonomik göstergelerdeki bozulmalarının devam etmesi, çip krizi otomotiv sektörü üzerinde etkili olmaya devam etmiş, üretimi olumsuz etkilemiştir. 2022 yılı ilk dönem otomotiv ihracatı ise bir sonraki yıl için sektör temsilcilerinin pozitif bekleyişler içine girmesine neden olmuştur.